30.01.2012

Süzme Durumları

Neymiş kadınlar önce kendileri için giyinir, güzelleşir, sonra erkekler için Miş.Yok yaaa.Bu kocaman bir yalan. Kadınlar önce sokağa çıktığında tepeden tırnağa kendisini süzecek olan diğer kadınlar için giyinir ve güzelleşir. Ne yani siz hiç yapmadınız mı ya da sizin başınıza gelmedi mi süzme operasyonu?
Süzerim ve süzülürüm,hiç affetmem.

 Ama bu süzme olayı da ayrı bir ustalık ister. Çünkü karşı tarafı incelerken eğer tanımadığınız ya da sevmediğiniz biriyse ona bön bön baktığımızı belli edip, ‘’Allam iki saattir bana bak bak bitiremedi. Bayıldı da çaktırmıyor’’ ya da çok güzelim ben ,harika görünüyorum’’ hazzını yaşatmak istemeyiz.
 Hoş kadınların %80 i bu ustalık seviyesine çoktaaaan ulaşmıştır.
Yolda yürürken  önce kendi yaş grubumuza  göre süzülecek bayanları seçeriz. Mesela karşınızdan yaşlarına göre güzel ve şık giyinmiş 3 ayrı kadının geldiğini düşünün. 15,30 ve 60 yaşlarında. Bu kadınlar bir km ötede bile olsa saniyeden bile daha hızlı bir şekilde üçüne de göz atıldıktan sonra  hedefe kitleniriz. Hedef 30 yaşlarındaki kadın olur.(Eee gidip 60 yaşındaki teyzeyi süzecek halimiz yok. Haaa onu da yapmıyor değilim. Eğer yaşlı teyzemiz yaşına göre hoş ve bakımlı duruyorsa şöyle bir detaylara göz gezdirdikten sonra ‘’bu yaşa geldiğimde keşke bende böyle olsam’’diye iç geçiririm)
Neyse hedefe kitlendikten sonra ,eğer gözümüzde güneş gözlüğümüz varsa işimiz çok kolaylaşır.
Şahsen ben,karşıdan gelip yanımdan geçene kadar rahat rahat her ayrıntıyı siyah camlarımın arkasından rahatça inceleyebiliyorum. Saçının fönünden, makyajından, ayakkabısının markasına kadar. Sanki gözlüğümün camına dijital bir perde iniyor ve tespit edilen ayrıntılar filmlerde olduğu gibi siyah fona , neon yeşil renkteki karakterle alt alta yazılıyor.

Saç : Fönlü (ama dünden kalmış.)
Makyaj: Yok denecek kadar az.(Hayret buna rağmen güzel)
Kaban: Geçen senenin rengi mi bu?(yok yok bu sezonun parçası değil)
Elbise: Tüh görünmüyor.(Yahu şu kabanının birkaç düğmesini açaydın da elbiseni de göreydik)
Bot:  Modeli güzel. Ben bu botları Zara da mı görmüştüm acaba?(Dümbük ,o kısacık bacaklara bu model bot giyilir mi)
Çanta: Fena değilmiş. Bir kaç hafta önce Markafoni de indirimdeydi sanki bu çanta.(Bu kıyafete olmuş mu şimdi o yahu?)

Eğer  gözünüzde güneş gözlüğünüz yoksa işiniz biraz daha zor. Gözlerinizi dikip uzun uzun bakamazsınız. Ha bakan danalar var o ayrı. Burada işin püf noktası kesik kesik bakmaktır. Ve bunu yaparken de karşı tarafın size bakmadığı anlara denk getirmeniz gerekmektedir. Onun için gözlüklerimi çantamdan hiç ayırmam.Ve benim için iki kullanım amacı vardır.
1-Göz çevremi korumak
2-İnsanları rahat rahat süzmek (Ben ona kibarca gözlem diyorum :P )

Süzeniniz bol olsun.

25.01.2012

Uzun Zamandır Beklediğim Botlarım Geldi

Yılbaşından önce siparişini vermiştim, fakat sevgili adaşım Funda'nın yoğunluğu benim yoğunluğum derken ilk görüşte''bunları istiyorum''dediğim ve Funda Pehlivan'ın en beğendiğim  tasarımlarından olan Stars botlarım bugün elime ulaştı.Kutusunu açtığımdaki miisss gibi deri kokusu da beni benden aldı.Şimdi ben botlarımı gece yastığımın altına koyup uyusam yeridir.Funda'cım eline emeğine sağlık.Yok böyle bir güzellik. :) Ayrıca günlük hayatta spor ayakkabı veya düz bottan başka başka bir şey giymeyen ben,bu botlarımı ayağıma geçirdiğim andan itibaren ofiste fink fink geziyorum walla.Yani sözün özü rahatlığına diyecek  yok.


Funda Pehlivan kimdir derseniz ben de kendi sitesinde yani http://funmyra.com da yer alan hakkımda yazısıyla kısaca  kendisini tanıtmak isterim.Hoş tanıtmasam da önümüzdeki günlerde ismini çok sık duyacaksınız.Hatta Funmyra markasının diğer tasarımlarını da yakında http://www.ayakkabiaskina.com sitesinden alabileceksiniz.
Efendim gelelim Funda'ya;


Dünya barış gününde, güzel şehir İzmir’de doğdu.
Daha ilköğretimdeydi;
Tasalandı,
Karaladı, çizim yaptı, tasarladı…
Çizimlerini arkadaşlarına sattı.
Çamurdan objeler yaptı seramikle tanıştı,
Yetmedi; heykel, resim yaptı; ödüller aldı devam etti.
Spor yaptı;
 Jimlastik, yüzme derken Taekwondo’da kaldı,
Siyah kuşağı 2’ye katladı, dereceler aldı, madalyalar taktı,
Folklör oynadı, ülkesini temsil etti;
Kalemi elimden düşürmedi.
Çizdi, sonra çekti, Nikon FG’siyle tanıştı, Bir daha hiç ayrılmadı,
Çekti, yıkadı, bastı, karaladı.
Karalarken yazmaya başladı,
Dergiler, dergilerde sayfalar, köşeler yazdı.
Tasarladı,
 Tasarlarken tasalandı…
Dokuz Eylül Üniversitesi , Güzel Sanatlar Fakültesi’ne ayak bastı,
 Moda Aksesuar Tasarımı okudu, rahatlıcam dedi yanıldı…
Mücevher tasarımı, Yıldırım Güngör, Zuhal Yorgancıoğlu, Haute couture dedi,
bir sürü staj yaptı.
Ayakkabı tasarımı dedi, durdu kaldı…
Deriye, ökçeye, kalıba, tabana dokundu; Vuruldu…
Staj yaptı, atelyelerde çalıştı, freelance koleksiyonlar  yaptı, sattı…
‘Sürrealist Ayakkabılar’ tezini verdi,
Merdane, Zenne; küçük firma büyük firma demedi, durmadan çalıştı.
Önce modeli, sonra kalıbı ökçeyi, tabanı tasarladı, yetmedi..
Modelini Stampaya döktü, parçaladı.. Parçaladıkça tutkularının parçalarını keşfetti..
Uzun zamandır HOTİÇ  için tasarladı,
tasarladıklarına hayat verdi.
Şimdilerde,
Yıllardır doğması için zaman kolladığı, her çizgisinde kalbinin çarptığı,
FUNMYRA ’yı  büyütüyor.
Sayısız eskizin içinden seçilmiş tasarımların, tüm detay çözümlemelerinden sonra
Tasarlanan kalıbı, ökçesi, tabanı..
Ruhuna uygun aksesuarı, deri kombini, dikiş renginden sonra
Ortaya çıkan her bir çiftte onun ellerinin izi var..
Önceleri O, FUNMYRA’ya,
Şimdilerde FUNMYRA, ona ve tüm Funmyra’yla hayatı paylaşanlara
Hayat veriyor,
Hayat buluyor…

Şimdi gidip güzel bir kahve yapıp,keyifle içmenin zamanıdır.

23.01.2012

7.65mm çapında tabancayla köpekleri öldürerek toplamak yeni moda !!!

Geçen hafta Twitter da paylaştığım,o günden beri de doğruluk payını öğrenmeye çalıştığım haber bugün doğrulanınca delirdim.Haberdar olmayanlar için kısa bir özet geçeyim;
İzmir'in Buca Belediyesine bağlı barınak hizmetleri personelleri sahipsiz sokak hayvanlarını toplayıp rehabilitasyon hizmeti vermek yerine onları,silahlarla vurarak ya da yüksek dozda uyuşturucu iğne yaparak öldürmektedir.Ve bu vahşeti oldukça sessiz,sedasız bir şekilde gerçekleştirmektedirler.Ayrıca bunu Twitterda paylaştığım gün delil niteliğindeki videoyu da paylaşmıştım.Ama her ne hikmetse video bir gün sonra kaldırılmış.Yani bütün delillerin ortadan kaldırılmaya çalışıldığı yetmiyormuş gibi,Buca Belediyesi gayet pişkin bir şekilde hala açıklama yapmamakta,bu insanlık dışı,normal akıl ve ruh sağlığı olan insanların yapmayacağı bu vahşet için hiç bir telafi yoluna gitmemektedir.Hoş bu çirkinliğin ne kadar telafisi olabilir orası da tartışılır.En azından daha fazla kendi  halinde yaşayan,kimseye bir zararı olmayan sokak hayvanları öldürülmesin.
Ayrıca bir belediyenin,hele ki İzmir de bir belediyenin böyle bir rezilliğe,vicdansızlığa göz yumması ne kadar kabul edilebilir?
Bunun yanında sokak hayvanlarına rehabilitasyon hizmeti vermek o belediyenin  görevlerinden biri değil midir? Ne hakla,hangi cesaretle,nasıl bir vicdanla o hayvanlar öldürülür? Ve ortada hiç bir şey yokmuş gibi sessiz sedasız kalınır.
Haysav'ın Facebook sayfasında yer alan bu olaya ait görüntü

Şimdi sizden ricam içler acısı bu durumu blogunuzda paylaşmasanız bile lütfen Twitter hesabınızda paylaşın,duyurun,daha çok kişiye,herkese.Herkes haberdar olsun ki bu ve bunun gibi vahşetlerin üstü örtülemesin.

Ayrıca tepkinizi aşağıdaki mail adreslerine ve telefonlara da bildirebilirsiniz.

İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ
Telefon :0232 293 12 00
HİM Faks:0232 293 39 95
E-posta : him@izmir.bel.tr


CHP İZMİR İL BAŞKANLIĞI
Santral :0 232 441 82 44
Faks :0 232 445 11 91
E-Mail :info@chpizmir.org





http://www.facebook.com/heryerdekanvar

19.01.2012

Gribin En Garip ve En Güzel Yanı...

Nasıl bi griptir,nasıl bi gariptir,nasıl bi salgındır ki günlerdir toparlanamadım.İlaç üstüne ilaç içmekten midem ecza deposuna döndü.Hayır bir de faydası olsa anlayacağım.Ama yok.Boşuna dememişler ilaçla yedi gün,ilaçsız bir hafta diye...

Üstte yazdıklarımdan da anlayacağınız gibi ağır grip geçiriyorum.Ama asıl konu grip olmam değil,bu hastalığın güzel yanı.Acaba sen manyak mısın,halsizlikten ölürken,günlerce harcanan selpaklardan ve peçetelerden burnun yara olurken,akşamları tıkalı bir burunla uyuyamazken güzel yanı mı olurmuş demeyin.
Walla olur,billa olur!  :))
Gündüzleri işlerin yoğunluğundan ve yapacak çok iş oluşundan dinlenme fırsatım maalesef olamıyor,hoş olsa da kendimi prensesler gibi hissettirecek kimse olmadığından yatıp dinlenmenin pek anlamı da kalmıyor..Ama akşamları öyle mi?
Akşamları aşkımcım sağ olsun, prensesler gibi bakılıp,naz sınırımın dibine vuruyorum.Görseniz bir de nemrutum,bir de huysuzum,bir de suratsızım,kendimden nefret eder hale geliyorum.Üstüme battaniyeyi çekip,yattığım koltuktan direktifler vermeyi,durmadan sorgulamayı,ota boka her bişeye karışmayı da ihmal etmiyorum.Ama bütün bunların yanı sıra bitanecik sevgilim akşamları yorgun argın işten gelip bana çorba yaptığı,yemek sonrası kış çaylarını ihmal etmediği,ilaçlarımı takip ettiği,on dakikalık periyodlarla ''bir isteğin var mı'' diye sorduğu,iki de bir ateşim var mı diye baktığı için kendimi çoooook şanslı hissediyorum.Hoş ateşime bakma bahanesini öpmek için kullanıyor olabilir.:) Olsun ben onu pek bi çoook seviyorum.
Hastalık zamanlarında siz de durumlar nasıldır?

12.01.2012

Çoook Çalışmam Lazım Çoook!

İşler aynı yoğunluğuyla devam ediyor. Yarın fotoğraf çekimleri için stüdyoya giriyoruz.Aşağıda görmüş olduğunuz ayakkabı da benim en şeker favorilerimden.Ya sizce?

11.01.2012

Kırmızı ve Leopar


Çekime gidecek ayakkabıları düzenlerken...

Hey Millet!

Bu hafta ofis mesaim başladı.Her ne kadar bir kaç gündür soğuktan eldivenlerle çalışmak zorunda kalsamda gayet keyifli gidiyor şimdilik.Eldivenlerle çalışma sorununa da bugün gelmesini planladığım klima servisiyle çözüm bulacağım sanırım.
Ayrıca haftaya çalkantılı bir ruh haliyle başladım ve onun da sebebini dün öğrendim.Pazartesi akşamı dolunay varmış.:) Dolunayı izlemeyi çok sevdiğim kadar etkilerini de her dolunayda hissediyorum malesef.İçine kapanan,konuşmayan,huysuzlanan,agresifleşen bir karaktere bürünüyorum ve ben bunu ne alakaysa her dolunayda yaşıyorum.Neyse ki normale dönmeye başladım.

Ve son olarak dün yaklaşık 15 gündür göremediğim en cici bici, en canım ciğerim arkadaşımla görüşme şansım oldu.Yeni yıl için kutlaşamamıştık.Kendisi bana kahve delisi olduğum için , yukarıdaki  kırmızı kanatları olan ve gördüğüm an bayıldığım bu kupayı almış.Çooook teşekkür ederim akidiş.

En kısa sürede görüşmek üzere...

4.01.2012

2011 'in Son Dakika Golleri!

Hay elim tutulsaydı da Noel babaya mektup falan yazmasaydım. Adam ters gününde miydi neydi,her şeyi tersten mi anladı ne oldu anlamadım ki!Ya da acaba 2012 mektubu diye yazdım da 2011 i dahil etmedim diye mi oldu  bunlar.

Son postumu yayınladıktan yaklaşık 10 dakika sonra annemden gelen bir telefonla babamın düştüğü haberini aldım.Apar topar kendimi annemlere attım. Allahtan çok yakın bir mesafede oturuyoruz.Sonrası ambulans,acil,hastane,kalça kırığı ve ameliyat haberi.O gece doktorunun yaptığı açıklamayla kalçasının kırıldığını,parçalı kırık olduğu için zor bir ameliyat olacağını,hayati risk taşıdığını ve uzun bir süre hastanede kalacağını duyduğumuzda deyim yerindeyse başımızdan aşağıya kaynar sular döküldü.Bugün sanırım hastaneye yatalı 10 gün oldu,ameliyatı başarılı geçti,dün itibariyle ufak ufak yürümeye başladı.
Bütün bunlar olurken ben hemen hemen 10 günümü hastanede geçirdim,iki kitap bitirdim,hemşirelerle kanka oldum,uykusuzluğa karşı daha dayanıklı hale geldim,arada bahçede verdiğim hava alma,kahve içme molaları dışında gün yüzü görmedim.Önce niye diye sorguladım,sonra şu kabus bir an önce bitse diye dua ettim ama bir değişiklik olmadı.Dolayısıyla bende durumu kabullenme moduna geçtim.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi;yılbaşı akşamı babamın yanında annem kalmak istedi ki herkes yeni yıla eşinin yanında girebilsin diye.Ertesi günü sabah erkenden hastaneye gideceğim ve aynı zamanda bu olaydan dolayı keyifsiz olduğum için yemek yer,biraz televizyona bakar sonra da yatar uyuruz diye düşünüyorduk eşimle.
Alışverimizi yaptık,hadi keyfimiz yerine gelsin diye güzel bir masa hazırladık,eee biraz da şarap...
Güzel güzel yemeğimizi yerken saat 21:00 civarı evin dışardaki şalteri attı.Pat elektrik gitti.Etkin şalteri tekrar kaldırmak ve yemeğimize kaldığımız yerden devam edebilmemiz için dışarı çıktı,bu sefer yine büyük bir gürültüyle ve üzerinden dumanlar çıkarak tekrar attı.Ee gelin gerisini siz tahmin edin.O saatte aradığımız 6-7 elektrikçiden de yılbaşı akşamı olduğu için olumsuz yanıt almamız sebebiyle evin içindeki bütün mumlar yakıldı.Soğuktan korunmak için de gidilip,zıbarılıp yatıldı.Çok şahane bir yılbaşı akşamıydı.Sakın ne güzel işte mumlar falan,romantik romantik takılsaydınız geyiği yapmayınız,yeterince yapan oldu.
Neyse bunları da geçtim mektubumda Okan haftada 7 gün program yapsın diye bir dileğim de olmuştu.Az önce okudum ki ayın 17 sine kadar canlı yayın yapmayacakmış.
Yani ne dilediysem tersi olduğunu düşünürsek kızıl cadıyla ilgili olan dileğimden korkuyorum.

Bana bak Noel baba kapıdan mı giriyorsun bacadan mı bilmem ama,destek olmayacaksan köstekte olma bari.Sen en iyisi çuvalını da al git.Dilek olayını da ben hallederim mümkünse sen daha fazla karışma.